[ Main Page | Editorial | About | Table of Contents | Archive | Search | Instructions to Authors |Sponsor | E-Mail ] | |
Journal of Neurological Sciences (Turkish) | |||||||
2006, Volume 23, Number 3, Page(s) 175-184 | |||||||
[ Abstract ] [ Turkish ] [ Similar Articles ] [ Mail to Author ] [ Mail to Editor ] | |||||||
Plasma Homocysteine, Folate and B12 Vitamin Levels in Alzheimer Disease, Vascular Dementia and Mild Cognitive Impairment | |||||||
Yahya KARAMAN | |||||||
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğr.Üyesi | |||||||
Summary | |||||||
Purpose: Elevated plasma total homocysteine(Hcy) concentrations are associated with Alzheimers disease(AD) and vascular dementia(VaD). The purpose of this study is to examine the association of dementia with blood levels of Hcy, and its biological determinants folate and vitamin B12. Methods: The studied groups of 28 cerebro vascular disease(CVD) patients, 22 VaD patients, 51 AD patients, 20 mild cognitive impairment (MCI) and 25 healthy elderly subjects. These patients and control subjects were studied for Hcy, vitamin B12, and folate. Results: All patients and control subjects were compared for age, sex, educational level, and Hcy, folate and Vit.B12 levels. Hcy was significantly increased in VaD patients (mean ±.SD= 17.8±5.5 µmol/L) and AD patients (mean ±.SD=14.2±3.1 µmol/L. p<0.001) as compared to controls (mean ±.SD=9.9±2.1 µmol/L); AD patients also showed increased levels of Hcy. Folate levels were significantly reduced in both VaD (mean ±.SD=8.8±2.9 ng/ml) and AD (mean ±.SD=9.7±3.1 ng/ml; p<0.001) patients, vitamin B12 showed significantly reduced levels in VaD (mean ±.SD=230.53±22.1 pg/ml) and AD patients (mean ±.SD=285.92±22.8 pg/m). No significant relationship was observed between MCI and control subjects for folate, vitamin B12,and Hcy levels. Conclusion: Further large-scale prospective trials are required to assess whether lowering plasma Hcy levels prevent AD or delay progression of clinical symptoms of AD. | |||||||
Introduction | |||||||
Erişkin populasyonda demansın en sık nedeni Alzheimer hastalığı (AH)dır. AHnın histolojik incelemeleri beyin volümünde azalma,ventriküler genişleme ile beraber; kortikal nöronal atrofi, ekstrasellüler amiloid plaklar ve nöronal stoplazma içinde nörofibriler yumakların olduğunu göstermektedir ( 14 , 36 ). Serebrovasküler hastalıklarda(SVH) ateroskleroz, beyaz cevher iskemik değişikliği, multipl laküner enfarktlar önemli patolojik değişikliklerdir, vasküler demanslarda(VD) da bunlara ilaveten kortikal nöronal atrofi ile birlikte AHna benzer nöropatolojik dejeneratif değişiklikler izlenmektedir. AH ile SVH ve VD arasında patofizyolojik olarak yakın ve önemli ilişkiler mevcuttur(16,21,50). AHda vasküler risk faktörleri klinikopatolojik olarak önemli görülmektedir.Vasküler değişikliklerin postmortem AHlarında yüksek oranlarda görülmesi vasküler demanslarla AH birlikteliği, vasküler demanslardaki AH patolojik bulgularının sık görülmesi dejeneratif serebral değişikliklerin etyopatogenezinde vasküler teorileri ve vasküler risk faktörlerini ön plana çıkarmaktadır. AHda histopatolojik olarak arteriosklerotik değişikliklerin, mikro enfarktların, mikrovasküler değişikliklerin, amiloid anjiopatinin, difüz beyaz cevher hasarının olması; Bunun yanında hipertansiyon,insüline rezistan tip 2 diabet, yüksek kolesterol seviyeleri, Apo E 4 interaksiyonu, kronik hipotansiyon, sigara içimi, alkol kullanımı, kardiak semptomlar gibi risk faktörlerinin bulunması AHda vasküler patolojinin direk rol oynadığını ve önemli olduğunu göstermektedir(20,36,50). Plazma Hs seviyelerindeki artış vasküler bir risk faktörü olarak gösterilmiştir ve vasküler risk faktörleri AH patogenezinde önemlidir ve bu yüzden plazma Hs seviyelerinde artma AH için de bir risk faktörü olarak görülmektedir (6,10). Hiperhomosisteinemi ile AH arasında önemli ilişkilerin gösterildiği pek çok çalışma mevcuttur (6,8,12,21,31,34,37,48,50). Bununla birlikte Hs seviyelerindeki değişikliklerin AHda önemli olmadığını belirten çalışmalar da vardır(12,27,35,56). Serum vitamin B12 ve folat seviyelerinin düşük olması vasküler demanslarda olduğu gibi AHda da gösterilmiş, demans gelişiminde bir risk faktörü olduğu belirtilmiştir(8,20,35,39,55). Hs metionin ve sisteinin bir prekürsörüdür. Folat ve vitamin B12, Hsnin metionine dönüşümü için, vitamin B6(pyridoksin) Hsnin sisteine dönüşümü için gereklidir. Folat ve vitamin B12 yetmezliği ve vitamin B6 yetmezliği Hs seviyelerinin artmasına neden olur.Yani vitamin B12, folik asit ve B6, Hsnin metabolik yollarında kofaktörüdürler. Bunlardaki eksiklikler sonucu Hs seviyeleri artmaktadır(19). Hiperhomosisteinemi damar duvarında kompleks değişikliklere neden olmaktadır. Periferik sirkülasyonda bu değişiklikler oksidatif stres,tümör nekrozis faktör alfa ve nitrik oksid sentezini indükleyerek proinflamatuar etkiler ile endotelyal disfonksiyon şeklindedir(4,17). Antioksidan enzimlerin aktivitesinin azalması süperoksid anyonların enzimatik etkisinde artma yapar, bu anyonlar multipl reaktif oksijen ve reaktif nitrojen ürünlerinin prekürsörüdür. Vasküler hasarı endotelyal hücrelerde sitotoksik etki ve nöronal oksidatif hasar yaparak göstermektedir(19,39,55). Deneysel incelemeler homosisteinde artmanın ateroskleroz gelişimine zemin hazırladığını göstermektedir. Aterosklerozis oluşumunu hızlandıran faktör burada serbest radikal oluşumuna neden olduğu gibi(9,18), N-Metil D Aspartat(NMDA) aktivasyonu ile eksitotoksisite yapmış olur. İntrasellüler Ca artımı, proapoptotik proteinlerde artma ile apoptozise zemin hazırlamış olur. Hs artımı endotelyal disfonksiyon yanında, prokoagulan aktiviteyi arttırma, platelet aktivasyonu ve trombus oluşumu gibi etkilere sahiptir(4,5). Endotelyal membranlarda fibrin birikimi ve intimal hasar gelişir(10,28) Endotel hasara bağlı vazodilatasyonda azalma, otoregülasyonun azalmasına neden olur ve enfarkt gelişmesine zemin hazırlar(49). Ayrıca hiperhomosisteinemi ateromatöz plak oluşumunda intimal makrofaj ve hücre birikimine zemin hazırlar, doku tamirinde rol oynayan DNA,RNA ve değişik proteinlerin remetilasyonunun artmasına neden olarak fonksiyonlarını bozar ve doku hasarına neden olur (10,49).AHda serum total Hs artımı özellikle de hipokampal nöronlarda ölüme neden olan apoptozis ve nörofibriler patolojinin gelişimini hazırlayan bazı proteinlerin teşekkülünde rol oynamaktadır. Hs artışının bazı proinflamatuar sitokinlerin oluşumuna neden olduğu gösterilmiştir. Endotelyal hücrelerde interlökin(IL-8) artması, vasküler inflamasyon ve aterogenezisin oluşumuna önemli katkılar yapar(10). Hs artışı endotelyal hücrelerde gelişimi durdurma, hücre yenilenmesini engelleme, hücresel metilasyonu değiştirme gibi etkileriyle doğrudan toksisiteye neden olur. Prokoagulan aktiviteyi doku faktörleri ve daha çok faktör V aktivitesinde artma ile yapar. Hücre yüzeyinde trombomodilin inhibisyonu, protein C seviyelerinde ve doku plazminojen aktivatörlerinde azalma, annexin II gibi endotelyal hücre reseptörlerinde azalmalar olur(10,17,49). Endoplazmik retikülum(ER)da sentez edilen proteinlerin salınımını ve agregasyonunu engeller. ERda yüksek konsantrasyonlarda moleküler belirleyici proteinler vardır. Bu belirleyiciler proteinlerin düzgün bir şekilde sentezini kontrol eden ürünlerdir. Hs artımı ile bu proteinlerin salınımını artar ve yanlış bağlanmalarına neden olur ve değişik yan ürünler ortaya çıkar(transmembran protein kinaz tip-1, aktive edici transkriptin faktör 6 gibi). (10,49) Lipit biyosentezi bozulur lipit komponentlerinin salınımı artar. Lipit yoğunlukla aterosklerotik patogenezden sorumludur(4,17).Ancak tau fosforilasyonuna neden olması veya beta amyloid oluşumuna katkıda bulunması gibi AH için spesifik nöropatolojik değişikliklerin gösterilmesi konusunda birkaç deneysel araştırma dışında güçlü kanıtlar yoktur(46). Bu çalışmada AH,VD,SVH ve HKE olan hasta gruplarında plazma homosistein, vitamin B12 ve folat düzeyleri incelenmiş, aynı yaş grubundaki normal kontrollerle karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. | |||||||
Methods | |||||||
Bu çalışma 2000-2004 tarihleri arasında Nöroloji Kliniğine başvuran; 65 yaşın üstünde klinik olarak AH tanısı konulan 51 Hasta, VD tanısı alan 22 hasta, SVH geçiren ve demansı olmayan 28 hasta ile hafif kognitif bozukluğu olan 20 hastada yapılmıştır. Hasta grupları 25 kişilik kontrol grubuyla karşılaştırılmıştır. Klinik olarak AH tanısı National Institute of Neurological and Communicative Disorders and Stroke and AD and Related Disorders Association (NINCDS-ADRDA) kriterleri ( 30 ), demans tanısı Diagnostic and Statistic Manual of Mental Disorders, Fourth Edition (DSM-IV) kriterlerine göre ( 2 ) konulmuştur. VD tanısı National Institue of Neurological Disorders and Stroke-Association Internationale pour la recherce at lEnseignement en Neurosciences (NINDS-AIREN) kriterlerine göre ( 44 ), HKE klinik tanısı Report of the Quality Standards Subcommittee of the American Academy of Neurology(Hafif kognitif etkilenme, demansın erken tanım parametreleri) ile konulmuştur ( 38 ). Kontrol grubu da aynı yaşlarda demansı ve diğer nörodejeneratif bir hastalığı olmayan, kognitif fonksiyonları etkileyecek sistemik ve bir beyin hastalığı geçirmeyen ve mental durumunu etkileyecek bir psikiyatrik hastalığı olmayan gönüllü normal kişilerden seçilmiştir. Hasta ve kontrol gruplarının nörolojik muayeneleri, nöropsikolojik testleri, laboratuar incelemeleri sonucu belirtilen kriterlere uymayanlar çalışma dışı bırakılmıştır. Kontrol grubunun yaş ve cinsiyetleri hasta grubuyla uyumlu olmasına dikkat edilmiştir. Hasta ve kontrol gruplarının hepsine araştırmaya kabul edildiklerinin son bir ayı içinde bilgisayarlı beyin tomografi veya beyin-manyetik rezonans görüntüleme çekilmiş, AH ve VD dışındaki diğer demanslardan ayırımı yapılarak demansın diğer nedenleri dışlanmıştır. Hasta gruplarında tıbbi tedavi ile kontrol altına alınabilen hipertansiyon, diabet, koroner arter hastalığı olanlar çalışmaya dahil edilmiştir. Yine hasta gruplarında B vitamini kullanan veya Hs ile vitamin B12 ,folat seviyelerini etkileyebilecek ilaç alanlar araştırma kapsamına alınmamış yada ilaçları kesildikten en az 3 ay sonra biyokimya incelemeleri yapılmıştır (vitamin B12,folat,Hs). Strok hastaları hastaneye yatışlarının ilk bir hafta içinde değerlendirilmiştir. Akut stroktan en az 3 ay sonra (3-6 ay içinde) tekrar kontrol muayenelerinde demans gelişenler VD grubuna dahil edilmiş ve 6 ay içinde demans gelişmeyen hastalardan seçilen 28 hasta SVH grubuna dahil edilmiştir. Bu gruba geçici iskemik atak geçirenler, ileri derecede kognitif fonksiyonu etkileyecek kadar sistemik hastalığı olanlar, ileri psikiyatrik bozukluk bulunanlar, nedeni belli olmayan stroklar, 40 yaş öncesi strok geçirenler(genç SVH), strok öncesi ve sonrası ciddi kafa travması olanlar, nöroşirürjikal hikayesi olanlar, serebral venöz tromboz geçirenler, görüntüleme incelemelerinde serebral vasküler bir hastalık ile ilgili bulgu göstermeyenler dahil edilmemiştir. Strok tipi TOAST kriterlerine göre(33) değerlendirilmiştir, ancak etyolojisi belli olmayan stroklar araştırma dışı tutulmuştur. SVH ve VD hasta gruplarında bulunan hastaların hepsi de iskemik strok geçiren hastalardır. Ayrıca miks tipte demansı olanlar(AH+VD) araştırmaya dahil edilmemiştir. Strok öncesi demansı olanlar ile AH tesbit edilenlerde daha önce strok hikayesi olanlar çalışmadan dışlanmıştır. Serum Hs seviyeleri Chromosystems(Germany) kitleriyle HPLC(high parformance liquid chromotography ) yöntemiyle fluorescence detector metodu kullanılarak bakılmıştır. Vitamin B12 ve folat düzeyleri Roche E 170 Cihazı ve Roche kitleriyle değerlendirilmiştir. İstatistiki olarak incelenen gruplar arasındaki farkın önemliliğinde student t testi kullanılmıştır. 0.005den daha az değerler istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Verilerin sınıflandırılmasında ve değerlerin belirlenmesinde ki kare testi kullanılmıştır. Gruplar arası karşılaştırmaların kovaryans analızi ANCOVA ile yapılmıştır. | |||||||
Results | |||||||
Kontrol ve hasta gruplarının bazal değerleri(yaş,cinsiyet,eğitim durumu,plazma Hs,vitaminB12 ve folat değerleri) Tablo 1de gösterilmiştir.
Hasta grupları AH, VD, SVH(demans yok) ve HKE olan hastalar olarak 4 gruba ayrılmıştır. SVH geçiren ve demans olmayan grup ile VD olan grup birbirleriyle ve kontrol grubuyla karşılaştırıldığında her iki hasta grubu da plazma Hs, vitamin B12, ve folat seviyeleri yönünden farklılık göstermemiş ancak kontrol grubuyla karşılaştırıldığında önemli faklılıklar göstermiştir(Tablo.2). Bu yüzden SVH grubu ayrıca AH olan ve HKE olan hasta grubuyla tekrar karşılaştırılmamıştır(Tablo.1)
Kontrol grubunun yaş ortalaması AH olanlarla farklı olmamasına rağmen VD ve HKE olan gruba göre farklılık göstermektedir. Buna rağmen HKE olan hastaların plazma Hs,folat ve vitamin B12 değerleri ortalaması kontrol grubundan farklılık göstermemektedir. Plazma Hs seviyeleri ortalamaları en yüksek VD olan grupta görülmüş AH olanların plazma Hs seviyeleri ortalaması kontrol grubu ve HKE olan gruba göre yüksek, VD olan gruba göre anlamlı olarak düşük değerler göstermiştir. Vitamin B12 ve Folat seviyeleri ortalamaları da en düşük olarak VD hasta grubunda tesbit edilmiştir. AH olan grubun vitamin B12 ve folat seviyeleri ortalamaları kontrol grubu ve HKE olan hasta grubuna göre önemli derecede azalmış olarak görülürken, VD olan hasta grubuna göre vitamin B12 seviyeleri ortalaması daha yüksek görülmüştür. AH grubuna göre folat seviyeleri ortalaması VD hasta grubunda daha az olmasına rağmen istatistiki olarak anlamlı bulunmamıştır (Tablo.1). AH olan grupta normal Hs seviyelerine göre yüksek ve düşük Hs düzeyleri olan hastaları bazal özellikleri yönünden karşılaştırdığımızda hiperhomosisteinemi ile yaş, cinsiyet ve folat seviyelerinin önemli farklılıklar gösterdiğini bulduk(Tablo.3).
| |||||||
Discussion | |||||||
Hs seviyelerinde artma demans ve AH için bağımsız bir risk faktörü olarak görülmektedir. Ancak hiperhomosisteinemi vasküler demanslarda ( 10 , 29 , 34 , 48 ), demansı olmayan serebral vasküler hastalıklarda ( 51 , 53 ), hatta kardiovasküler hastalıklarda(24,54) da gözlenmiştir. Bazı çalışmalarda demansı olmayan yaşlı kişilerde de artmış Hs seviyelerinin kognitif performansı etkilediği belirtilmektedir ( 25 , 32 , 40 , 43 ). Aynı şekilde serum vitamin B12 değerlerindeki düşüklük de AH ve vasküler demanslarda gösterilmiştir (31,47). Hs değerlerindeki değişiklikler gibi vitamin B12 seviyelerindeki düşüklük ilerleyen yaşla birlikte azalmaktadır. Hsnin diğer bir kofaktörü olan folat seviyelerindeki değişiklikler kognitif fonksiyonlardaki bozulma ile paralel gitmektedir (11,15,41,42). Biz hasta grupları ile aynı yaş grubundan ve kognitif fonksiyonları normal kişilerden seçtiğimiz kontrol grubundaki serum Hs, vitamin B12 ve folat seviyelerini karşılaştırdık. Kontrol grubunda normal olarak değerlendirdiğimiz plazma değerlerini ayrıca daha genç yaştaki normal kişilerin serum Hs, vitamin B12 ve folat değerleriyle karşılaştırmadık. Bazı çalışmalarda yaşlılıkla birlikte özellikle Hs seviyelerinde artma olduğu belirtilmekte ancak kognitif fonksiyonlar yönünden karşılaştırmalar yapıldığında yaşa göre normal fonksiyonu bulunanlarda Hs seviyelerinin yüksek olmadığı daha önce yapılan pek çok araştırmada gösterilmiştir(32,43). Hasta grupları aynı yaşlardaki normal kişilerle karşılaştırıldı ve kontrol grubu değerleri baz olarak alındı. Normal Hs değerlerinin 5-10 µmol/L seviyelerinde olduğu, genel populasyonda 12 µmol/L üzerindeki değerlerin %20 oranında görülebileceği belirtilmektedir(28). Serebrovasküler hastalıklarda Hs artışı %45 lere ulaşmaktadır. Hsin 10-15 µmol/L değerleri vasküler risk faktörünü 2 kat arttırmakta, Hsnin 20 µmol/L üzerinde olması durumunda vasküler risk 10 kat artmaktadır(8). Genelde plazma homosistein artımı sağlıklı yaşlılarda kognitif bozukluklara neden olmaktadır (31,32,40,43). Yaşlı populasyonda homosistein artımı ile hafıza azalması arasında önemli ilişkiler bulunmuştur(15,31). Hs seviyelerine bakılmaksızın serum vitamin seviyeleri(vitamin B12,folat,piridoksin) düşük olan yaşlılarda değişik kognitif testler (hafıza, abstrak düşünme, praksi, vizüospasyal, dikkat vs) B vitamini seviyeleri normal olan aynı yaştaki kişilerle karşılaştırıldığında düşük performans göstermiştir (47). Bizim araştırmamızda kontrol grubunun yaş ortalamasına (75±48.1) göre düşük yaş ortalaması(69.8±4.9) olan HKE olan hasta grubunda plazma Hs ve B vitamini değerleri önemli değişiklikler göstermemiştir(Tablo.1). Literatürde de belirtildiği gibi burda tek faktör yaş olarak kabul edilebilir. Framingham çalışması(48) hiperhomosisteineminin AH riskini 2 kat arttırdığını belirtmektedir. Erken başlangıçlı AHda aynı yaştaki kontrol grubu arasında Hs seviyeleri farklılıklar göstermektedir(37). Genelde demanslarda(AH ve VD) özellikle de VD da plazma Hs konsantrasyonları daha çok artmaktadır (29,34,35). Hiperhomosisteineminin AH gelişimi ile bir ilgisi olmadığını belirten Miller ve ark.(35), vasküler hastalıklarda özellikle vasküler demanslarla yakın ilişkisi olduğunu belirtmiştir. Yüksek homosistein seviyeleri sessiz serebral vasküler enfarktlar için önemli risk olarak kabul edilmektedir(53). Bu etki daha çok ve belirgin olarak kortikal özellikle hipokampal bölgelerde atrofiyle birliktedir(11). Sachdev ve ark.(45) strok geçiren hastalar ile kontrol grubunun karşılaştırılmasında Hs seviyelerinde artma olanlarda belirgin beyin atrofisi görüldüğünü kognitif fonksiyonlarda düşüklük (eksekütif,dikkat,verbal hafıza testleri daha düşük) olduğunu görmüştür, beyaz cevher hiperintensitesi ile lökoariyozis olan hastalarda Hs seviyeleri yüksek bulunmuştur. Hiperhomosisteineminin kognitif bozukluklarla direk ilişkisinin olmadığı belirtilen çalışmalarda Hs artımı ve kognitif fonksiyonlarda azalmanın yaşa bağlı olduğu belirtilmiştir(22,27,56). Luchsinger ve ark.(27) düşük Hs seviyeleri(15.6 µmol/L dan az) ile yüksek Hs seviyeleri (15.6 µmol/Ldan fazla) olan 679 kişilik yaşlı populasyondaki prospektif incelemede hiperhomosisteineminin sadece yaşa bağlı bir ilişkisinin olduğunu, AH gelişimiyle ilişkisinin bulunmadığını belirtmektedir. Aynı şekilde Wright ve ark.(56) 65 yaştan sonra hiperhomosisteinemi ile mental fonksiyonlar arasında önemli ilişkiler olduğunu 65 yaş öncesi (40-65 yaş) Hs seviyelerinde belirgin artma olmadığını ve mental fonksiyonları etkilemediğini belirtmiştir. Ancak AH ile hiperhomosisteinemi arasında ilişki yaşa bağlı olarak görülmekle birlikte hipertansiyon, diabetes mellitus gibi vasküler risk faktörlerinin Hs artışıyla ilişkili olduğu belirtilmiştir(27,56). Ülkemizde yapılan bir çalışmada Vitamin B12, folat ve Hs değerleri AH, VD ve demansı olmayan yaşlı kişilerde karşılaştırılarak değerlendirilmiş; Vitamin B12 ve Hs seviyelerinde önemli farklılıklar olmadığı, aynı gruplar vasküler risk faktörleri yönünden karşılaştırıldığında Hs seviyelerinin koroner arter hastalığı ve serebrovasküler hastalık hikayesi bulunanlarda önemli ölçüde arttığı görülmüştür(3). Bizim Alzheimer hastalarımızın bu araştırmalardaki AH olan hasta gruplarıyla yaş ortalamaları yönünden farklılık görülmemekle birlikte önemli derecede yüksek Hs seviyeleri göstermiştir. Biz bu çalışmada ayrıca vitamin B12 ve folat seviyelerini de demans olan hasta gruplarında düşük bulduk. Literatürde de belirtildiği gibi(27,31,32,45) Hs seviyesi yüksek olan AHlarında yaş faktörü önemli derecede rol oynamaktadır(Tablo.3). Biz AH olan grupta Hs seviyeleri normal veya normalden hafif düşük ve yüksek olanları karşılaştırdık. Hiperhomosisteineminin ileri yaşlarda, daha çok kadınlarda olduğunu gözledik. Hs seviyeleri arttıkça folat seviyelerinin daha çok azaldığını, vitamin B12 seviyelerinin değişiklik göstermediğini tesbit ettik. Yüksek ve düşük Hs seviyeleri AHda eğitim, DM, HT, sigara içimi ve vitamin B12 seviyeleri yönünden farklılık göstermemektedir(Tablo.3). Genelde literatür bilgileri Hsin yaşla birlikte arttığını, buna bağlı olarak B vitaminlerinin azaldığını göstermektedir. Bütün çalışmalardaki ortak bulgu vasküler demanslarda plazma Hs seviyeleri artış göstermektedir. Vasküler demanslarda hiperhomosisteinemi önemli bir risk faktörü olarak kabul görmekle birlikte AH için bu konuda ortak bir görüş mevcut değildir. Bizim çalışmamızda demans gruplarının plazma Hs, folat ve vitamin B12 seviyeleri kontrol grubu ve HKE olan gruplara göre anlamlı olarak farklılık göstermektedir. AHlarında Hs seviyeleri VDlı hastalara göre daha düşük, vitamin B12 seviyeleri daha yüksektir ve bu farklılıklar anlamlıdır. Folat değerleri her iki grupta da birbirine yakın bulunmuştur(Tablo.1). Önemli yaş farklılıkları olmadığı halde demanslarda(VD ve AH) serum folat seviyelerindeki düşüklük daha anlamlı bir bulgu olarak değerlendirilmiştir. Plazma vitamin B12 seviyelerinden daha anlamlı olarak görülen folat seviyelerindeki düşüklük şimdiye kadar bu konudaki çalışmaların hiçbirinde de gösterilmemiştir. Biz bunu şu şekilde izah etmekteyiz: Hiperhomosisteinemi oluşması sonucu gelişen oksidatif stres ve hücre hasarı patofizyolojisinde Hs in transsülfürasyon ve remetilasyon yollarındaki enzim eksiklikleri ile birlikte kofaktör olan B vitaminleri sorumlu tutulmuştur. Bunlar arasında metiyonin metabolizmasındaki bozukluğun neden olduğu oksidatif stres AH da daha ön plana geçmiştir. Düşük glutatyon konsantrasyonu kötü kognitif skorlarla gitmesine rağmen bu hiperhomosisteinemide görülmemiştir(31,32). AH da homosisteinin sisteine transsülfürasyonu intakt olmasına rağmen Hsin metionine remetilasyonunda bozukluk görülmüştür(32). Metiyonin sentetaz ile birlikte vitamin B12 Hsin metiyonine dönüşümünü sağlar, transsülfürasyon S-Adenozil metiyonin(SAM) tarafından stimüle edilir. Serebral oksidatif stres asıl glutatyon yolunun etkilenmesiyle oluşmaktadır. Hsden glutatyon oluşmasını sağlayan enzimlerle birlikte B6 rol oynar. Remetilasyon yolunda ise etkili olan folattır. Düşük glutatyon konsantrasyonu ile AH arasında ilişki bulunmuş ve bunun yani folat eksikliğinin Hs artmasından daha önemli olabileceği belirtilmiştir(31,32). Potansiyel oksidatif hasara neden olan bu yollarda daha çok folat yetmezliğidir, folat yetmezliği folat siklusunda metil folat, tetrahidrofolat yetmezliği ile birliktedir. Normalde folat hücrelerde poliglutamat olarak tutulur. Metiyonin sentaz inhibisyonu folatın monoglutamat formunda birikimine neden olur ve hücrelerde oksidatif stres ve hücre hasarını yapan da budur. Aracı enzim SAM azalması da Hs artışı yapar, folik asit ve metiyonin yetmezliği, vitamin B12 yetmezliğinden daha fazla ve etkili Hs artışına neden olur (31). Bizim çalışmamızda da vitamin B12 seviyelerinden çok folat değerlerindeki düşüklük demanslı hastalarda daha belirgin ve önemli görülmektedir. Vasküler fizyopatoloji serebral büyük arterlerde olduğu gibi, son araştırmalar büyük damarlardan çok mikrodamarlarda endotelyal disfonksiyonun daha çok olduğunu göstermektedir(7,17,18). Hs artışı olan hastalarda vasküler patolojilerin ve vasküler demansın daha fazla görülmesi, görüntüleme incelemelerinde periventriküler laküner enfarktlar ve lökoariyozis ile birlikte görülmesi, bu bölgelerde nöronal kayıp, iskemik demiyelinasyon, gliyozisin daha sık görülmesi bu görüşü desteklemektedir (17,18,20,23,52). Bizim araştırmamızın da en önemli bulgularından biri VDlarda hiperhomosisteineminin daha belirgin olması ve buna bağlı olarak vitamin B12 ve folat değerlerinin diğer gruplardan daha belirgin düşüklük göstermesi, HKE olanlarda normale yakın değerlerin elde edilmesi, Hs artışı ile vasküler patoloji arasındaki ilişkiler doğrultusundadır. Normal yaşlılarda folat ve vitamin B12 tedavisinin serebrovasküler iskemik hastalıklar için koruyucu olabileceği belirtilmekle birlikte, HKE, VD ve AH için hiperhomosisteinemi gibi bir risk faktörünün giderilmesi açısından önemli bir tedavi girişimi olabileceği belirtilmektedir(13,26). Hiperhomosisteinemi önemli derecede vasküler bir risk faktörüdür, AHda vasküler risk faktörlerinin önemi gün geçtikçe daha çok belirginlik kazanmaktadır. Nörodejeneratif hastalıklarda hiperhomosisteineminin ve buna zemin hazırlayan vitamin yetmezliklerinin polivitamin özellikle B kompleks vitaminlerle tedavi edilmesi aynı zamanda AHnın önemli bir risk faktörünü de ortadan kaldırabilir. Ancak yüksek plazma Hs ve düşük kognitif fonksiyonlar arasındaki ilişkiler tedavi etkinliklerinin belirlenmesi açısından prospektif klinik deneyimlere ihtiyaç göstermektedir. Geliş Tarihi: Mart 08 2006 | |||||||
References | |||||||
4) Badner NH. Homocysteine,nitrous oxide and atherosclerosis . Clin Anaesthesiol 2001;15: 185-193. 19) Hoffer LJ. Homocysteine remetilation and transsulfuration. Metabolism 2004;53:1480 1483. 36) Morris MS. Homocysteine and Alzheimers disease. Lancet Neurol 2003;2:425-428. 45) Sachdev P. Homocsyteine cerebrovascular disease and brain atrophy. J Neurol Sci 2004; 226:25-29. | |||||||
[ Return to top ] [ Abstract ] [ Turkish ] [ Similar Articles ] [ Mail to Author ] [ Mail to Editor ] |
[ Main Page | Editorial | About | Table of Contents | Archive | Search | Instructions to Authors | E-Mail ] |